4 Eylül 2017 Pazartesi

Yollar Şahit

 Çok kez veda, ölüm, sevinç ve duygunun her türlüsünü görmüş bir yol ağzında bizim vedamızın lafı bile olmaz biliyorum. Peki yol nereye gidiyor? Yolun bir yere gitmediği kesin. Arkandan bakakaldığım o yol ağzında, bizi ayıran, göz yaşlarımızla beslenen o yol ağzında. Tek başımayım fakat iki kişiyim hasretinle. 90°lik üçgenin senden uzaklaşan bedenimde gittikçe senin için kül oldukça yeniden doğan anka misali yol alıyorum. 90°lik bir ikilemdeyim gittiğim yer ile gitmem gereken yer arasında.

 Çok kez veda, ölüm, sevinç ve duygunun her türlüsünü görmüş bu yol ağzı için bizim göz yaşlarımızın lafı bile olmaz biliyorum. Sana gelen bir yol var görüyorum. Sen giderken bu bisiklet beni sana getiremez fakat sana yürüyerek gelmeye bile razıyım. Geleceğim!


6 Haziran 2016 Pazartesi

Kadın Kadındır!

  Libido seviyesi nirvanayı zorlayan ülkemde kaptan mağara adamı kılığına(adam terimi burada kemale ermişliği temsil etmemektedir) bürünmüşken, birader o s.kmek değil sevişmek olmalı, o işin ruhu olmadan olmaz derken, bunu yaparken de eşcinsel, top, ibne gibi ünvanlar kazanırken durum kadınlarımız için çok daha zordu.(Di li geçmiş zamanı kafiyeli olsun diye kullandım, hala aynı boktan devirdeyiz ne yazık ki.)

  Kadir, İnanmış yine bir şeye fırlıyor vizontele'den, sağ eli yukarıda. ''Evinin kadını, çocuklarının anası olacaksın'' İstersen hayır de, sağ elinin yanağınla arasında ki mesafesi sıfıra iner! Kadir İnanır'a inanmadıysan Suphi Altındöken verelim sana, ya da Retro Turizmle güzel bir yolculuğa çıkmaya ne dersin? Bence çıkma yoksa yollu diyebilirler, ya da çıkarsan muavini su tankeri gibi, daha sen susamadan suluyor! Ya da en iyisi eğitimle çözelim bu işi. Okulda öğretmenin Cansel'e verdiği gibi en ağır ve son dersini veriyor... Yok bunlar olmaz çare dinde diyorsan fakıflar tam kurtuluş gibi duruyor. Erkeği kızı yok orada herkes eşit, saplıyorlar iman direklerini! Derken seks şopa dönmüş ülkemde yapbozun son parçası tamamlanıyor, ''Anneliği reddeden kadın yarımdır.''

  Yapbozda ne mi görünüyor???

  Buyrun efendim taze taze fışkırdı:
 


 - Libidoyu bilmeyenleri böyle alalım: https://tr.wikipedia.org/wiki/Libido

 - Sevişmek nedir, nasıl yapılır diyenler için noktası, virgülüne kadar katıldığım içerik için buraya toplaşın: http://onedio.com/haber/erkekler-toplanin-23-kisa-hatirlatmayla-size-sevismeyi-ogretiyoruz-710176?utm_source=onediocom&utm_campaign=facebook_page&utm_medium=facebook

 -  Bunlara gelemem ben kıllı, göbekli, öküzlüğümle mutluyum diyenleri de az ötede ölmeleri dileğiyle dışarıya alalım! Umarım ömrünüz de kelebek ömrü kadar olur!

17 Mayıs 2016 Salı

''Yardım Edenler''



  Beyin, kişioğlunda en çok hayranlık uyandıran organ. Tabi bedava olduğu için herkes kıymetini bilemiyor. Kişioğlu bedel ödemediğine değer vermediği için sadece beynimiz değil daha birçok önemli şey yitip gidiyor. Birde uğrunda büyük bedeller ödenmiş lakin zamanla unutulduğu için kendi gidip adı kalanlar var. Cumhuriyet gibi, Ulu Önder ATATÜRK gibi... 

  Akıl tutulması yaşıyoruz fakat dün başlamadı bu durum. Var olduğumuz ilk günden beri hep vardı ve hep var olacak. Bize düşen ''Bilmenin lanetli dünyasında okumamıştan ve okutulmamıştan sorumlu olduğumuzdur''. Bunun için mücadele ederken bilmemiz gereken tek şey ''İnsan Anatomisi''. Bir hormona bağlı hayatımız, sinirlenmemiz, sevmemiz, nefret etmemiz, sevişmek istememiz ve daha birçok şey... Anne karnında testosterona(erkeklik hormonuna) yeteri kadar maruz kalamayan birini eş cinsel olduğu için suçlayamayız ve yapabileceğimiz tek şey bu durumu kabullenmektir. Kabullenebilmek için saygı duymak gerekiyor. Bunun içinse araştırmak, öğrenmeye açık olmak lazım. İmmanuel Kant anahtar kelimemizi çok güzel özetliyor. ''Aydınlama; kişinin kendi aklını kullanmaya cüret etmesidir''. Kullanmazsak ne olur kısmı ise bizim bu günümüzü anlatıyor. Tehlikeye girmiş bir rejim, fakıflarda tecavüze uğrayan erkek çocuklar ve kadınlar, hukukun gücü yerine güçlünün hukuku, üzeri vahiy(Peygamberlere geliyor diyolla) hızıyla kapatılan lağım misali temiz davalar... İnancınız ne olursa olsun sizi insan yapan erdemdir. Onu kazanabilmek için saygıya ve bilgiye ihtiyacınız var. Yoksa radikalizm bataklığında akıl tutulmasını izlerken romantik bir tecavüz bekliyor insanlığı. Çorumda yakılıyoruz, meydanlarda gaz fişeğiyle vuruluyor, gece o saatte dışarıda ne işi varmış diye beyni istifa ettirecek kadar zekice sorulara maruz kalıyoruz tecavüz olaylarında.  

  Ha bu arada ''Ensar'' demektir ''Yarım Edenler''in Arapçası.  Neye yardım ettiklerini daha da anlayamadıysanız gidin görün be kardeşim. Bir kereden bir şey olmaz!

Bir de şuna mutlaka göz atın, bir kerecik.

https://www.youtube.com/watch?v=CNxc7-V3xfE

9 Temmuz 2015 Perşembe

Katiller ve Maktuller

 Değişik bir milletiz, ufo görünce taşlayan(2003 yılında Uşak Eşme'de yaşanmıştı), bizden maddi ve manevi anlamda daha iyi olanları ilginç bir biçimde kötüleyebilen, en gereksiz işleri yapıp da atomu parçalamış gibi böbürlenen.

 Sözüm meclisten yada mescitten dışarı değil, hepimizi kapsıyor. Onun için günah çıkartmaya yada nasılsa benden söz etmiyor diye sıyrılmaya çalışmayın. Aziz Nesin'in de dediği gibi ''Hiçbir bok bilmiyorsun. İşin kötüsü hiçbir bok bilmediğini de bilmiyorsun.'' Gerçekten iyi tespit. Bu, bilgi seviyemizle ilgili bir olay olduğunda en önde biz yer alıyoruz, trafik kazasında doktor kesilip felç tehlikesi olan yaralıyı sağlık ekiplerini beklemeden arabadan karga tulumba çıkartmaya çalıştığımız gibi.

 Hadi gelin bir kadın cinayeti çözelim durumumuzu daha iyi anlayabilmek için. Özgecan Aslan onurumuzdur. Kadına dokunan eller kırılsın. İşte çözüldü. Çok basitmiş, in meydana yada geç bilgisayarın başına bağır yada yaz. Aynştayn'da böyle parçaladı bence atomu. Kesin bilgi yayalım.

 Konu gerçekten çözülmeye çalışılıyorsa benim tavsiyem ''serim, düğüm, çözüm'' yöntemi. Ama bildiğiniz isim üzerinden değil. Yani maktulün ismi üzerinden değil de katilin üzerinden. Necmettin desem kimse bilmez ama Özgecan desem herkes... İyi de cinayete kurban gitmek, tecavüze uğramak yerine bu suçu işleyen Özgecan mı?

 Necmettin Altındöken, Suphi Altındöken'in hem babası hemde suç ortağı(buradaki suç ortağı ifadesi sadece cinayet için geçerli değildir, birazdan ayrıntılı olarak değineceğim.). Katilin annesi Naciye Tan, bir gazeteye verdiği röportajda aslında olayın tüm sebep sonuç ilişkisini gözler önüne sermişti(biz de slogan atmakla meşguldük, ondan haberimiz yok.). '' Ben oğlumu böyle yetiştirmedim. Eşimden yıllarca dayak yedim, bütün suç Suphi'nin babasında, şiddete eğilimi vardı, anneme babama hiç söyleyemedim.'' diyordu.

 O zaman sorum var vicdanlarınıza ve eylemlerinize,

1. Hangi anne sapık ve katil bir evlat yetiştirmek ister?
2. Çocuklarının iyiliği için neden katil adayı ve şiddet meraklısı bir kocaya karşı susar?
3. Hadi kadın doğru kocayı seçemedi, dayağa sustu, evladını istediği gibi yetiştiremedi peki devlete sığınsa devlet ve yasalar bu kadına ne kadar sahip çıkar, suçlu, suçla doğru orantılı ceza alır mı?

Bu ülkede bilgisizlerle yaşamanın getirdiği yükten midir yoksa sorumluluktan mı bilmiyorum ama inanın ben çok yoruldum, taraf olmaktan vazgeçeli uzun zaman oldu ama tarafların cahilliği ve radikalliği de bıktırdı beni. Ne olur artık çözelim bu ülkenin sorunlarını, slogan atmadan, araştırıp öğrenmekten kaçmadan, taraf tutmadan... Ha birde görüş ve inançları abartmadan.

16 Haziran 2015 Salı

Sabah Ereksiyonu...



 Mısır paralelcilerinin devirdiği haşmetli önder Mursi tam bir iman abidesiydi. Kıymetini bilmedi godoşlar. Bir kaç örnekle anlatalım bu dünya liderinin kardeşini. Mesela pazarda kadınların muz ve patlıcan almalarını yasaklamıştı. Cinselliği çağrıştırdığı için. Kız çocuklarının aman pardon kadınların 6 yaşından itibaren evlenmesini yasalaştırdı. Ülkesinde kadınların ne kadar değerli olduğunu gösterebilmek için ölen kadınlarla eşlerinin ilk 6 saat cinsel ilişkiye girebileceğini belirten bir yasa çıkarttı. 

 Gel gör ki paralelcilere yaranamadı, dış güçler onun ülkesini çağdaş uygarlık seviyesine çıkarmasına izin vermediler. Bakın mesela dünyada tecavüz oranlarının en yüksek olduğu yer Orta Doğu ve Afrikanın kuzeyidir. Niye peki? Çünkü orada bir Mursi yokda onun için!!! (Avrupa'da tecavüz yok ama zina çok, ne kadar ayıp. Kadının sadece istediği kişiyle birlikte olması kıyamet alametidir. ''Zina yapıp imanım gideceğine tecavüze uğrarım daha iyi'' diye düşünen hatun, bu dünya senin nöronlarında yücelecek.)

 Durum böyleyken Şubat ayında İstanbul'da bir olay patlak verdi. Gecenin en seks kokan saatinde pirsingli mirsingli, dövmeli bir genç kız sipariş ettiği ürünleri getiren motorlu kurye tarafından sözlü ve yazılı tacize uğradığını, tehtit edildiğini sosyal medya hesabından duyurdu. Sen kalk siparişini getiren çocuğu pirsinglerinle dövmelerinle tahrik et sonrada neymiş efendim ölünü bilmem ne yaparım senin dedi diye çocuğu sosyal medyada rezil et. İnternet yasağının önemini bir kere daha anladım abi. Baksana ortalık imansızlardan, pirsinglilerden geçilmiyor. Ha bu arada kız da tek başına yaşıyormuş. Baksana abi kesin iş var bunda. Edepli olsa ailesiyle yaşardı. Hatta kurye değil motorlu olan, kız motor yani bariz belli. 

 Mısırda ve ülkemize durum böyleyken siz kalkmış yok efendim Mursi'yi eleştiriyor tıp fakültesinde kadavraya don giydirdiler diye paralelci paralelci konuşuyorsunuz. Adamlar kadavraya don giydirerek öğrencilerin imanını korumuşlar kardeşiiiiim. Ya oradaki gençlerden biri şeytana uyup ''Bana bak ölünü bilmem ne yaparım senin'' deseydi de ölü de buna razı olup cima etselerdi?  Huzur imanda abi, dinlemedik Mursi'yi onun için cezasını çekiyoruz şimdi.

 E o kadar yazdıktan sonra nasıl iman edeceğimizi tarif edeyim derken bir açıklama geldi yine orta doğunun yerel bilim insanlarından. ''Çok acıkırsanız karınızın eti size helaldir.'' İşte bu, aradığımız kan, derdimize derman bu! Abi açken sen, sen değilsin al bir minikırs ye, bir biskırem versem falan diyen olursa hemen uzaklaş kardeşim. Çünkü sana helal olan ahlaksız ve tecavüzsüz olan batının ürünü şukulata değil karının etidir. 

Orada bir okur var uzakta, hissedebiliyorum. Neyi yiyim abi anlayamadım diyen(zaten ramazan programlarında yok sakız orucu bozar mı yok yiğenim ağzıma yellendi orucum bozulur mu diye soranda hep bunun saz arkadaşları),mümin kardeşim gidip karının etini yiyip imana geleceksin. Ha karın yok mu çok kolay gidip 6 yaşında bir kız çocuğu al onu ye. Eğer ki sana abi bu işin adı pedofilidir diyen olursa onu da bana yolla imanı öğretelim...

Dipçe: Aşağıda yer alan görselde ki hatun paralelcidir, imansızdır. Dikkkatli olun, örneğini görün diye paylaşıyorum.


25 Mayıs 2015 Pazartesi

Öleceğiz Sevgilim...

 Sen kapılıp gitmişken İstanbul kokan, trafikte ömrünü yiyen hayata, öğretmenlik yapıp daha fazlası, daha yenisi, daha iyisi peşinde koşarken, adımlarını sayamadan günlerini ve mutluluklarını fark edemeden öleceğiz sevgilim.

 Dostoyevski'yi tanımaya fırsat bulamadan birkaç haftalık yahut iki aylık tatillerin ile avunurken, hafta sonunu iple çekip onda da şehir denilen beton ormanlarda çürürken öleceğiz sevgilim.

 Öleceğiz lakin hala umut var sevgilim. Shakespeare gibi bir sahnede ilk kez izlediğimiz şeyin büyüsüne kapılıp, adının tiyatro olduğunu, yüzyıllar sonra tiyatro denilince akıllarda canlanan ilk isim olduğunda anıldığı gibi umut var... Osman Hamdi Bey gibi aşkımızın bize ruhumuz olduğunu hatırlatan sanatın tutku kokan nefesini hissetmeye vaktimiz var sevgilim.

 Ömer Hayyam ne diyor, ''Dünyada ne var kendine dert eyleyecek. Bir gün gelecek ki can bedenden gidecek. Zümrüt çayır üstünde sefa sür iki gün. Zira senin üstünde de otlar bitecek.''
Öleceğiz sevgilim, o zaman göreceğiz kavgalarımızın, davalarımızın hepsinin ömrümüzü oyaladığını. Kendimize betondan rezidanslar yapıp doğanın bağrına hançer misali saplanan evlerimizde yapay mutluluğumuzu yaşarken pısss diye fısıldayan çilek kokulu oda kokusuyla doğallığı yaşadığımızı sanacağız. Oysa taştan evlerinde sağlık sigortaları, düzenli gelirleri olmadan ağızları sarımsak üzeri tezek kokan, anasını da alıp gitmesi istenilen köylülerimizin hayatlarını ilkel buluyoruz. Varlıklarından utanıyoruz lakin emekliliğimizde deniz kıyısında bir evin bahçesinde organik tarım hayaliyle taş duvarlara yansıyan odun sobasının tesellisiyle kurtulmaya çalışıyoruz egzoz dumanlarından... Garip hallerdeyiz yani sevgilim, o ilkel köylülerimiz gerçek mutluluğu yaşarken...

 Gel kaçalım hadi bu beton ormanlarından, doğal ormanlara gidelim. Yılanlardan korkalım, Tanrının yarattığı sürüngen olan yılanlardan korkalım, iş arkadaşı adı verilen iki ayaklı olan yılanlardan korkmak yerine. Akreplerden korkalım, sansar gelir de tavuklarımızı, yumurtalarımızı çalar diye korkalım da çocuğumuz toprakla büyüsün, zemini pilastik kaplı cılız ağaçların gölgesine sığınmış park bozuntuları yerine...

 Aşk bu cana, bedenden hak ise can ne cami çeker ne kilise diyorlar ya hani, dinleyelim onları. Aşkımızı bu doğala özdeş olan ama doğanın canını okuyan beton ormanlarından kurtaralım.

 Hadi...


15 Mayıs 2015 Cuma

Ayaklarının Altında Serdiler Cenneti, Cehenneme Çevirdik Diz Kapaklarının Üzerini...


 Oğlum yeter artık hep kadınlar üzerine yazıyorsun diye isyan eden okur, ne yapalım ülkede kadınlarımıza çıkarılan sorunlar bitti de ben mi fark etmedim?

 Yukarıda kadınlarımıza çıkarılan sorunlar dedim, kadınlarımızın sorunları demek yerine. Olay burada başlıyor bence, sorun kadınlarımızda değil. Sorun biz erkeklerde! Okusa da bilincinin olduğunu fark edememiş, dinini öğrense de vicdanıyla olan buluşmasını hep ''Hayırlı Cumalar'' mesajını her Cuma günü atarak ertelemiş ve ortaya Darwin'i bile teorisinden dolayı pişman edip ''Abi vazgeçtim biz maymundan falan gelmiyoruz, onlarda bile vicdan var, bizde yok'' dedirtecek öküzlerde!

 İtiraz eden erkek okur adamı hasta etme daha becermek ile sevişmek arasındaki farkı bilmeden kurbanlık koyunu boğazlar gibi olaya girip sonrada çarşıda pazarda övüne övüne anlatan. Belinden aşağısına kan pompalanınca yaptığının İstanbul'un fethi imiş gibi gururlanan. O işin becermek, ve daha bir çok iğrenç argo deyimini kullanmayı bırak da bir ruhu olduğunu öğren! Sevişmek işteş bir eylemdir, becermek ise buram buram ego kokan tamamen aşağılık duygusuyla yapılarak karşı tarafla birlikte yapılmamış da sanki onu cezalandırmış gibi bir ruh halini anlatan, kısacası senin hayat görüşünü her yönüyle ortaya koyan bir sözcüktür...

 Tabi birde bu işin günah çıkarma işlemi vardır, yok kız aklını çelmiştir de efendim mini eteklidir derken toplumun desteği de yetişir imdadına. Tecavüz etsen bile önce kadın köpek olur ve sallar işveli işveli kuyruğunu sana. Bak ne kadar basit günah çıkartmak, hatta mahkemeden kurtulmak. Ülkede kanun bırakmadılar, onun için hakimlerde porno film izler gibi seyirciler olaylara, iştahları mı kabarıyor yoksa başka bir yerleri mi bilmiyorum ama son yıllarda ne tacize, ne tecavüze ne de kadınlara karşı işlenen şiddet suçlarına adam akıllı ceza verildiği yok. Gördün mü yırtmak çok basit.(Olur da adamlığın ne olduğunu hatırlayan bir hakim seni tıkarsa dört duvarın ardına işte orada yırtmak zor, kendini de yırtsan içerinin kanunları farklıdır, tecavüze,tacize asla anlayış göstermez, empati kurdurabilmek için kuyruk salladığını fark ettirirler sana. Uygulamalı empati dersi diyebiliriz sana yapacaklarına, e nasılsa seninki de tecavüz değildi böylece şartlar eşitlendi.)

 Olanlara tanıklık ettikçe içi parçalanan erkek okurların ve o güzel kadınlarımızın hatırına kadınlarımıza sorun çıkartan ve egosu gece gündüz ereksiyon halinde olan mahlukatlar kısımı geçiyorum. Sevişmek ile becermek arasındaki farkın ego ve ruh olduğuna inanıyorum. Egonu yenip koyarsan ortaya ruhunu, mıncıklamak yerine dokunmanın ne olduğunu öğrenebilirse kişi işte o zaman düzelir bu yolun gidişi. Okulu yok bunun okumalık diploma almalık, bu iş saygıda, sevgide başlayıp bitiyor. Değer vermek gerekiyor ki önce değer verebilmen için onu sevmen gerekiyor onu becermeyi değil. Tabi bütün bunların temelinde de kendine duyduğun saygı olması lazım...

 O kadar çok ego dedik ki aklıma egoyu yenmenizi emreder gibi cenneti annelerin, kadınların ayakları altına seren İslamiyet geldi aklıma. Günümüz din adamlarının hali diz kapağı sınırına takılı kaldığı için bilemedik senin kıymetini aziz kardeşim Özgecan... Diz kapağı sapıklarından çare beklemek yerine Özgelerimizin canına saygı duyabilen erkek evlatlarımızın gururuyla yaşayabileceğimiz yarınların ümidiyle sizi bilincinize ve vicdanınıza emanet ediyorum.

 Bitti ama ne değişecek şimdi diyen umutsuz okur, git çocuğum sinir sistemimi alt üst etme sen git mastürbasyon yap. Ha bir de olur da bir gün kitapçılara düşerse yolun, Aşkın Psikolojisi adlı kitabı al bir oku, belki kendini tanıma şansını yakalayıp düzeltmen gereken şeyleri fark edersin de kadınlarımıza sorun çıkartmaktan vazgeçersin. Kızlar sizde okuyun, aşka tamamen bilimsel yönden incelemelerle yaklaşan iki uzman psikolog tarafından yazılmış mükemmel bir kitap. ;)